İleri dönüşüm mü, ille de dönüşüm mü?
Yakın zamanda sergi stant tasarımını üstlendiğimiz Kalyon Holding ve Home Art dergisi işbirliğiyle yapılan ‘İLERİ DÖNÜŞÜM’ sergisi ile keyifli atmosferden bahsedeceğim. Kullanılan ve daha sonrasında atık malzeme olarak nitelendirilen eşyaların geri kazandırılması, fonksiyon katılması ve yeniden değerlendirilmesi sergide ki konu başlığıydı. Sanatçılar ve işbirlikçiler olarak bu serginin aslında sadece görünen yüzünü inceledik. Bazen bunu bende uygulayabilirim dedik, bazen bakış açımızı değiştirince ortaya neler çıkabileceğini gördüm.
R.A.S.T. Tasarım, Kalyon Holding & Home Art İleri Dönüşüm Sergisi, Üsküdar- İstanbul, 2023
Asıl meselenin sadece bir sergi olmadığını anlamak, anlam çıkarmak isteyen kitle için zor değildi aslında. Kaynakları tükenebilen veya tükenmekte olan bir dünya da yaşıyoruz. Sürdürülebilir kavramıyla ne çok karşılaştığımızı biraz düşününce fark edeceksiniz. Neden mi? Çünkü insanoğlu olarak tüketmeye meyilli varlıklarız. Bazen de öğrenilmiş alışkanlıkların kurbanıyız. Elbisem eskidi değiştireyim, koltuğum demode oldu yenisini alayım, arabamın yazılımları ve görüntüsü yetersiz kaldı yeni modele geçeyim gibi en basit izlenimle sürekli değiştirme eğilimindeyiz. Onarma veya yeniden kazandırma eğilimini kendi çevremden örnek verecek olursam pekte göremiyorum açıkçası.
Geçen gün ofisimde konuştuğum bir çalışma arkadaşımla yabancı bir kanal üzerinde eski eşyaları (hurdacılık) toplayarak yeniden onarım ve halka sunuş yapan bir adam hakkında bilgilendirme yapıyordum. Çalışma arkadaşımdan aldığım tepki ‘Ne güzel açığı görmüş ve değerlendirmiş, bizim için yeniden alınması önemli, yeni veya eski olması değil’ demişti. Farkettimde bu bakış açısından ilerleyecek olursak, bizlerde bir nesneyi değer biçmede verme eğiliminden kaynaklı istek ve arzu duymaktayız. Maddi karşılığının arkasındaki sebebin; saatlerce çalışma, hayat rutini olarak iş mesaileri, sosyal ilişkileri düzende tutma gibi birikimler doğrultusunda maddi bir karşılık elde ediyoruz tabii ki. Peki bu eğilimde ki maddi kısmı bir kenara alacak olursak, yerine zaman ve emek olarak değiştirebilseydik ne olurdu düşünmeliyiz.
En basitinden başlayalım o halde; insan ilişkilerinden. Çoğumuz iletişimimizde ve ilişkilerimizde karşınızdaki insanın emek vererek icra ettiği nesnelere daha ılımlıyızdır. Biliriz ki değeri olan bir nesneye ulaşmak imkanlar doğrultusunda kolaydır. Bir bireyin emek ve gayretle yaptığını bir başkasınınkiyle birebir olamayacağından daha kıymetli ve değerli buluruz. Bu konuya en anlaşılabilir tarafından bakarsak, kullanılması zorunlu olan eşyalardan kalan veya eskiyen nesneleri yeniden biçimlendirerek kazandırmak, hem manevi değerini artıracak hem de tüketim toplumundan üreten ve değerlendiren toplum bakış açısını geri kazandıracaktır. Bu konu başlığında tamamen desteklediğim ileri dönüşüm sergisini ille de dönüşüm fikrimle desteklemek istedim.
İzlenimlerim doğrultusunda kendi tasarımcı kimliğimle baktığımda bir mekân tasarlarken, içinde bulunan nesnelerin atılma/tüketme eğilimine oldukça sık rastlamaktayız. Oysa ki, içerisinde bulunan nesneler ile beraber mekanı tasarlamanın asıl mesele olduğunu çözmek gerektiğini düşünüyorum. Tasarım sonsuz bir dil, bizlerden önce de vardı bizlerden sonra da olacak. Var olanı birileri düşündü ve tasarladı. Üzerine ekleyerek dönüştürmek kendi açımdan her tasarımcının edinmesi gereken bir kazanım olduğunu savunmaktayım. Hem ileriye dönüştürelim hem de ille de dönüşümü disiplin edinelim…